8 Kasım 2014 Cumartesi

Ayna ayna, söyle bana...

Aşağıdaki 13. Yüzyıldan kalma orijinal el yazması hakkında uzmanlar çelişkili yorumlarda bulunuyor. Bir görüşe göre Ganimet bu yazıyı, gazetelerin hafta sonu ekleri iyice bozdu da, onun yerine geçsin diye yazdı. Düşününce, durum hakikaten öyle. Ama olan bitenden habersiz okuyucular için asıl gerekli bilgi, bu değildir. Bundan bir süre önce, Pembe Hayat web sayfalarında “Kürdün ‘ibne’yle imtihanı” başlıklı, soru cevap denemesinden hallice bir müsvedde yayınlandı. Yazının bir yerinde kontrol ederseniz görebileceğiniz gibi, transların Kürt olanlarının, bu çapraşık ruh halini ne şekillerde idrak ettiği mevzuuna değiniliyor. Trans güzellik yarışması organizatörlerinin Kürt oluşuna da, bu bağlamda dikkat çekiliyor.

Asya Özgür'ün –ki kendisi bu yarışmanın organizatörlerinden- facebook profilinden Ganimet’e ağzının payını bildiren bildirimi, yazının bu kısmını mesele edinen tepkidir. Ama tek tepki oluşu dolayısıyla röportajın altını muhabir olarak imzalayan gazetecinin, şükran dolu sözlerine muhataptır. Gazeteci kuyuya atılan taşın, hangi kırk akıllı tarafından sessizce geri çıkarılmaya çalışıldığını bu sayede fark edebildiğini söylemektedir. Yazının içinde bağlamına oturtmakta zorlandığınız bir şeyler olursa, bu linklenmiş kaynakçaya başvurmanız tavsiye olunur. Hala bile tatmin olmadıysanız, anlayamadığınız yerleri Ganimet’e mesaj atabilirsiniz.

Şu yandan çarklı felek, Ortadoğulu kadının bedenini, yani şu bildiğimiz kara kaderli, kara kıllı, iri ve şişman bedenini sikilmez hale getirdi eyvah. Beni, bembeyaz tenli, sapsarı saçlı, şakır şakır boşalan amlı kadına benzemem için fiştekleyip duran o kadar çok şey var ki, anlatmaya kelimelerim yetmez. Maalesef bana bakınca bir Ortadoğulu görüyorsunuz. Yani Avrupa'da bir turistik seyahatte bulunmaktayım farzedelim. Bana bakar bakmaz "Ortadoğulu dönme" diyeceklerdir. 

Eyvah!

Ortadoğulu olduğum her halimden belli. Bunu sadece siz söylemiyorsunuz. Tüm erkekler böyle görüyor. Siz aslında, bütün erkek milletinin bende görebildiğini yakaladınız. Bu bakış tam, erkek gibi bakış. "Benim o tezgahlarda bezim olmaz" diyen translar böyle görürken, aktivist transların da aynı bakışın arkasına göz yerleştirmesi tuhaf. Neye bakıyorsunuz? Devran bu kadını istiyor. Bütün trans kadın bacılarım, biyolojik kadınlardan daha güzel oldular. Bu yarışı açık ara kazandılar. Zaferlerine kimsenin diyeceği olmamalı. Varsa diyeceği olan, dili kopsun. Ne kadar diyet ödediklerini ben bile bilmiyorum. Aldıkları evler, kazandıkları paralar, hepsine helal ve hoş olsun. Ama, onlar, benim aktivist arkadaşlarım, canlarım, yoldaşlarım bile, şahsımda çirkin bir canavarı tasvir etsinler, anlayamıyorum. Hoş karşılamıyorum değil, anlayamıyorum. 

Ey yazdığım yazıyı anlayamayan arkadaşlarım! Bu benim yazarlığımın sona erdiği demektir. Yazamadığım anlamına gelir. Oysa benim için yazar sınıfına sayılmak çok önemlidir. Biricik muradım yazar olmak. Yazar olmasam, nasıl var olabilirim?

Ben sizin için daha ne yapabilirim bilmiyorum ki. Ben sizin güzelliğinizin garantisiyim yahu. Bana bakılarak güzel oluyorsunuz. Daha nasıl bir kıyak lazım translığınıza. Şu lanet Ortadoğulu görünüşlü bedenimden, inanın ben de hiç memnun değilim. Pes etmeye ramak kaldı. Sikilmezliğim, haklısınız, geri döndürülemez durumda. Sadece beni değil, bu sikilmezliğim, bakmakla yükümlü olduğum insanları da mutsuz ediyor. Yeterince para kazanamayışım, beni sapsarı saçlı, bembeyaz tenli, şakır şakır boşalan amlı bir kadın haline doğru tacizli bir şekilde itekliyor. Çirkin dönmeliğimi, lanetlenmiş Ortadoğulu görünüşümü, erkeklere pazarlamakta giderek zorlanıyorum. Durumuma, sadece seks işçiliği üzerinden bakılmasın lütfen. Barlarda kafelerde beni görenlerin bakışlarından da aynı nedenle mustaribim. Piyasadan payıma düşen sevgililer, hırsızlar, torbacılar, gaspçılar, baliciler ve hadi siz ilave edin, mafya kürtler...

Hatta bu aşağılık eşik bile, onlar bile beni, sarı saçlı, beyaz tenli, koca memeli, boşalan amlı olmaya zorluyor. Onlar bile bunu hadsizlik saymıyor.

Şöyle bir kadın olmak istiyorum. Tüm Ortadoğulu kadınlar ister, emin olun. İsterim ki, beni gören erkeklerin, siki kalksın. Mesai gerektirmeyecek bir muamele sonucu, el değmeden boşalsınlar. Kalçalarımda gözlerinin izi çıksın. Tüm erkeklerin nefesini kesecek kadar olmayı siz de istemez misiniz? Artık, ben de Ortadoğulu kara kaderli, kara kadına bakan bakışlarla bana bakılmasından yoruldum. Pes ediyorum. Erkeklerin ilgisini çekmenin ilmini benden önce öğrenmiş arkadaşlarım, n’olur el atın. Şu bedenimden ve çirkin kara yüzümden ve lanetli Ordadoğululuğumdan kurtarın beni. Michael Jackson'ın da kanıtladığı gibi, size beyaz, bembeyaz bir zenci vaat ediyorum.

Şu soru aklıma çengelini geçirmiş kanırtıyor: Sakın, “Senin gibi trans mı olur lan?” mantığı olmasın bu sizdeki? İçimizdeki transfobiyle ilgili olabilir mi acaba bu durum? Ben garip bir söz ishaliyim. Çenem durmaz. Bir transa göre gayet iyi fedakarlık yaptım. Mantilerle, aşkla harcayacağım vaktimi, aktivistlik için tasarruf ettim. Söyleyin, benden nefret ederek iyileştirdiğiniz yaralar mı var? 

Yazarken derdim, kimsenin tavuğuna kış demek değil. Bildiğim doğruları, sokaktan aldığım dille insanlara sunmak. Onlar bunu çok ilginç buluyor. Tapuladığım bir alan da yok. Çark lubunyaları bilir; bu çark alanını korumak değil. Satır, sopa davasında değiliz yani. Bu alanların öyle korunuyor olması ayrı bir hak ihlali. Benim derdim, hak ihlali gördüğüm alanlara üstünkörü bir göz atmaktı. Sokak öğretti bana bu nasırlı dili. Böyle anlatmayınca, insanlar anlamaz diye endişeleniyorum. Derdim, bacılarıma saldırmak, asla değil. Anlatabildiğim dil de sadece bunu kelimelendirebiliyor.

Mesele benim canımı acıtmaksa, bu oldu. Fakat, benim canım da dilim gibi nasırlaşmış. Eskiden olduğu gibi ta derinden üzmüyor beni bu meseleler. Aynı yolda gidiyor olabiliriz ama başka dillerden konuşuyor, başka başka doğrularla yürüyoruz. Bana bir erkek korosunun görerek bağırdığı sözlerle bağırmanı anlayamıyorum. Şart değil. Boş ver, canın sağolsun. Harcadığın emekleri görmüyor değilim. Ama anlayamıyorum. Ne var bunda? Tatlı tatlı yazmaya çalışıyorum. 

Hem, kuzum Asya, sana mı düştü benim çirkinliğimi ölçmek? Kiramı sen mi ödüyorsun? Böyle desem, bana verecek cevabın ne? Maalesef, hepimiz sikilerek para kazanıyoruz. Benim çirkinliğimin çığırtkanlığını sanal ve dahi reel alemlerde yapman sayesinde, seni sikmeyi deneyecekler çıkacaktır. Bu yeni pazarlarda benim hakkım yok mu sence? Beni yok ettin ve bu sana ilave bir para getiriyor.

Amaaan... Helal ve hoş olsun. ben böyle şeyleri takmam. Ama şu çirkinlik meselesine ayar oldum. İlk işim, aerobik yaparak zayıflayıp, her yerimi ipincecik hale getirip, eritip, iğne ipliklere dönüp, merhum Michael Jackson'un ispatladığı yollardan tıpkı, kendimi ispatlayacağım. Yemin ediyorum bunun için. Ant içtim. Ben bunu yapacağım, yaptıracağım, oldurup oluşturacağım. Hepinizi, amımın önünde saygıyla eğilmek üzere geçit resmine beklerim.

Ben demek istemişimdir ki, güzellik yarışmasına ne gerek var. sen bence yarışmasız tek güzelsin. Yarışmayı kazanan kız, senin birinciliğinin ikincisi. Mesela, ikimiz takılsak, benden bile güzel sayılırsın. Sorun güzellik ve güzellik yarışması değil. Sorun, hani bir Kürt hareketi var ya; hani Kürdistanlı kadınlar felan var, Onlar, "Diyarbakır'da güzellik yarışması yakışık almaz" diyor ya; anlatmak istediğim bu. Başka hiç bir sorunum yok. Hamd olsun, sena olsun. Senin de bir dönem Kürt hareketiyle alakalanmış olabileceğini düşündüm. Kürt trans aktivist diye düşündüm seni. HDP ile filan bir ilişkin olduğun zannı varmış bende. Benimle ilgili kısmı bundan ibaret. Yoksa, bireysel olarak, hayretle izlediğim, yaptığı şeyleri gördüğüm bir Öykü Ay örneği var. Kadın bunu bir dernekle, bir etnik kimlikle filan yapmıyor. Harikulade işler çıkarıyor. Hayretle ve imrenerek bakıyorum. Gururlanıyorum. Bana kıskanç ve haset diyorsun ya, kesinlikle doğru. Ama kıskançlığımın ve hasetliğimin seninle ilgisiz oluşu da kesin. Demet Demir'in Ülker Sokakta dikili kalmış büstünü kıskanırım mesela. Ebru'nun köprüye bayrak asarken bayraklaşmasını da. Yağmur Arıkan'ın Mersin Yedirenk'teki yerini açıkça kıskanırım. Buse Kılıçkaya'yı kıskanırım. Ve Esmeray'ın Küçükparmakkapı'dan Amargi'ye yürümesini... Kıskanırım hani... Ben hep o bedenlerin yerinde olmak istedim. 

Sanırım seni kıskanmıyorum. Senin için ne hasetlendim, ne bir gıpta geçti içimden. Olsa, niye söylemeyeyim?

Bir çok yerde belki karşılaşacağız ama, hayatımızın doğrultuları, hiç bir yerde kesişmeyecek sanki. Bu kanaat uyandı bende. Yanlış anlama, yaptıklarının arkasındayım. Yanlış anlama kız, similyam sana şanlamaz. Sen benim dünya ahret bacımsın. Arkanda duruşum dostçadır. 

-----------------------------

Kaynakça:

1- Asya Özgür atarlanmasa, kimselerin malumu dahiline giremeden unutulup gidecek olan şu uğursuz yazıyı görmek için tıklayınız

2- Asya Özgür'ün bir sinir krizi halinde giderlendiği bildirimi, altındaki yorum kutusunda dönmüş muhabbetleriyle birlikte görmek için tıklayınız

3- Muhabirin, mezkur facebook bildirimi dolayısıyla Asya Özgür'e ve onun şahsında fikirlerini tartışanlara duyduğu şükran borcunun zikredildiği yazı için tıklayınız.

Eylem Günlüğü