Seks sınıfı, sınıf, kimlikleri belirler. Elimizde yetişkin
iki kişi var diyelim. Ve farzedelim, bunlar seks yapmak için (biz kısaca “sikişmek”
tabirini tercih ediyoruz) epey hevesli. Bu işin girdisi çıktısı, el değmeden
hazırlanmış bazı prosedürlere, bir dizi temsili form doldurma ayinlerine
bağlanmıştır. Düğmeleri çözmek, nasıl soyunmanın girizgahıysa, cima etmek için
de işe, bazı “çok özel” bilgilerin değiş tokuşuyla başlanır.
- "Nerede oturuyorsunuz?"
- "Ne işle meşgulsünüz?"
- "Nerelisiniz?"
Kritik sorular bunlar. Önce, beyazların beyazlığı kayıtlara
geçirilmeli. Sınıfsal orijin, hangi ekonomik / sosyal katmana dahil edileceğin
ve düpedüz beyazlığın, hassas kantarlarda tartılacak, ardından bir sonraki
aşamaya geçilecek.
Aslında aralarındaki bu münasebet, seksten ibaret olmaktan
çoktan çıkmış bulunmaktadır. Başka bazı yüzeylerdeki örtüşmeler, bedenler
arasındaki çakışmadan daha önceliklidir. En başta onun kontrolü ve teyidi
gerekir. Sınıf, ünvan, kariyer, etnik kimlik, birbirini karşılayabiliyor mu,
karşılayamıyor mu? Önce buna bakılacak.
Ne olduğun sorulur. Kadın mısın? Erkek mi? Gay, lezbiyen,
hetero?... Hangisi?
Seks yapma aşamasına gelebilmek için bu sorular ışığında bir
sabıka kaydı ibraz etmenin, bir ilmühaber tanziminin nasıl hissettirdiği kurcalar
benim merakımı. Sanırım, bu tür şeyler, önceden konuşulup takdire bağlanmakla,
çükler, amlar ya da götler güvence altına alınmış oluyor. Kimin hangi organını
kullanacağı –ve dolayısıyla hangilerini kullanmayacağı- meselesi, şüpheleri
dağıtacak biçimde açıklığa kavuşturulmuş oluyor. Medeni insanlarız sonuçta. Şimdi
başlayabiliriz. Buyurmaz mısınız?...
İnsanın, bu imtihan azabından sonra seks yapası mı gelir
ayol?...
Modern dönemlerin insanlık haleri böyle. Bilen bilir;
haşlanması için tencereye koymadan önce, marketten parasını ödeyip almamızdan
da önce, yani henüz canlıyken et tavukları, büyük tavuk çiftliklerinde
yaşarlar. Buradaki "çiftlik" lafı, lafın gelişi, "yaşarlar" da gidişi. Bu tavuklar bedeninin ancak
sığabileceği kadar küçük bölmelerde tutularak en kısa zamanda kesim ağırlığına
gelebilmesi için keşfedilmiş işkenceli usüllerle beslenmektedir. Biz onlara cansız
bedenleri ambalajlanmış halde ve sadece market raflarında rastlarız. Bunlar,
kesilmek üzere götürülürken de bildiğimiz tavuk reaksiyonu göstermez. Tuhaf bir
tepkisizlikle şapsal şapşal celladına bakar dururlar. Kaçmaya yeltenmek, ufak
çaplı da olsa bir yaygara koparmak hiç akıllarına gelmez. Yaşama direnci, etli
bedenden daha önce ele geçirilmiş, sömürgeleştirilmiştir.
Yeni nesil biraz bu et tavuklarına benziyor. Bu nesil
hakkında bir şeyler söyleyebilecek durumda sayılırım. 45 yaşımdayım. 15 yaş
büyüklerimle seks yaptığımı hesaba katarsak, üç farklı nesil arasında bir
kıyaslama yapabilmek gibi son derece ayrıcalıklı bir noktadan konuştuğum
anlaşılır.
Başlıca kategoriler şunlardır: Kulamparalar, götçü diye
bilinen bir grubu oluşturur. Bunlar götseverlerdir. Evli barklı, kerli ferli
adamlar... Merak ediyorum; oğlan götüne meftun bu insanların acaba kadınlarıyla
ilişkisi nasıl? Mecburi hizmet gibi bir yükümlülük olmalı.
Gelelim kendi akranlarımın oluşturduğu gruba. Tahmin edebileceğiniz
gibi bunlar, benim müşteri porföyümün en kalabalık dilimini teşkil ediyor. Şimdilerde
de, onların ergen ve reşit çocuklarıyla sevişiyorum. Tereddütsüz
söyleyebilirim; son nesil, en kötüsü. Hormonlu çocuklar bunlar. Ne sevmeyi ne
sikmeyi ne vermeyi biliyorlar. Ne aşkı biliyorlar, ne paylaşmayı. Bu neslin
varoşları iyidir ama. Varoşun ergenleri, bakır işler gibi sikiyor.
Kentli tayfa en kötüsü. Oysa gayet iyi besleniyorlar. Başka her
konuda olduğu gibi beslenme konusunda da bilimin emir ve yasaklarına imanla
itaat ediyorlar. Sosyoloji, psikoloji, seksoloji hayatı doğru yaşamak için
birer kullanma kılavuzu olmuş, bunlara teknik taktik ve kondüsyon öğretiyor. Rafinerilerde
saflaştırılmış bir hayattır bunlarınki.
Ben, 25 yıl önce kıskanılmak isterdim. Dayak yemek için
arıza çıkarırdım. Kinim, öfkem, nefretim, bu dayağın sonunda sikilirken
yatışır, tatmin bulurdu. Kıskanırdım. Kıskanılmayı isterdim. Yeterince kıskanılmadığımda,
kıskandırmam gerekirdi. O dayağı yiyerek sikişirdim. Sille tokat sikişirdim. Ağlayarak
boşalırdım. Partnerimin omuzlarında, hıçkırıktan boğulmuş bir halde... Bu bir
başka hazdır. Mümkündür ki, BDSM, bu tarzın rafine versiyonu oluyor. Aşktan arındırılmış,
kullanma kılavuzu diliyle tarif edilen, garanti belgeli versiyon.
Bugünün BDSM’si, eskiden aşkı içinde barındıran bir şeydi. Sistem,
aşkın anavatanından sürülmesini icabettirdi. Cep telefonları, sanal alem ve
sosyal ağlar, hep o sürgündeki devrik kıraldan öc almak için.
Evet. Beni üç nesil sikti. Kabul etmek lazım; bende de o
eski performans artık yok. Ama iddiayla söyleyebilirim, bu yeni nesli cebimden
çıkarırım. Ne varsa varoşlarda var. Aradığımı oralarda buluyorum. Mamaklı çocuk,
bedenimi bakır işler gibi işliyor. Öyleleri sadece varoşlarda kaldı. Ben, evet;
iyi nabız tutarım. Benim bildiklerimi öğrenmek için, PR şirketleri kabarık
bütçeli kamuoyu araştırmaları projelendiriyor. Oysa bu mevzu, tamamen benden
sorulur.