28 Temmuz 2014 Pazartesi

Göt hazretlerini takdimim...

Götün, gitmek istediğin her yere senden önce gider. Aslında kimse seninle muhabbet etmez. Bütün konu götündür. Kadınlar ondan konuşur. Erkekler coşar; enginlere sığmaz taşar. Ne garip; sen kendini anlatmaya uğraşırken muhataplar, götünle muhabbeti çoktan ilerletmişlerdir. Hatta sen bile onu anlatmaya başlamışsındır. Sözgelimi işlevinin çeşitliliğinden bahsederek gayet dikkat çekici bir giriş yapmışsındır. Sonra sıra kendini anlatmaya gelir. Muhabbetin sonunda, ortamdan ayrıldığında akıllarda kalacak olan götün müdür, yoksa geri kalan kısımların mı, bilemezsin. İlk götümü takdim, sizin fikrinizdi; itiraf edin. Siz öğrettiniz. Götümü anlatarak başlamam, sizin yüzünüzdendir. Bu yüzden, götünden başlayan bir şeyim ben. Bu götün başıma ne dertler açtığı faslına gelene kadar, hikayem başlamış olmuyor.

Leşistan Muhtar Cumhuriyeti

Aklınızın homofobisiyle; transfobinizle dışladığınız yerde kırallıklar, imparatorluklar tesis ettik. Hazlarımızın özgürleşmesiyle, sisteminize bir kere daha çelme taktık. Zengin olmayı öğrettiniz bize. Kapıyı kapatmadan önce, özgürlüklerimizi de dışarıya, ötelendiğimiz yere fırlatıverdiniz. Onları da sisteminizin dışına attınız. “Leşistan” dediğiniz bu kırallığın arazisine süpürdünüz. Tozu dumana kattınız. Biz orayı özgürlükler ülkesi yapıyoruz. Mini mini komünler kuruyoruz. Sisteminizden attığınız her şey bizi biraz daha özgürleştiriyor. Kendilerini özgürleştirmiş insanlar, birbirini tanır. Mesela özgürleşmiş insanlar olarak bizim, aralarında seçim yapabileceğimiz doktor sayısı sadece 2’dir. Yazıyla iki. Ki, bunlardan birinin ihtisası kasaplık üzerine. Avukat sayısıyla ilgili seçeneklerimiz, doktor seçeneklerimizden yaklaşık yüzde 50 nispetinde fazladır. Üçlerce avukatımız var. Ayakkabıcılarımızı sayarken de hiç güçlük çekmeyiz. Çünkü bir elin iki parmağı kadarlar. Yani şahsen benim, sizinki gibi büyük dertlerim yok. Daha ucuz, daha güzel, daha sağlam alışveriş fırsatları bende tereddüt uyandırmaz.

Zaten elimizde hazır, üç adet özgürleşmiş insan var. Sisteminizden beni atarken, korktuğunuz yanlarınızı da peşimden süpürdünüz. Direnç göstermeye devam ediyor, bir can havli gösteriyorsam, korkun benden. Çünkü benimle beraber özgürlüklerinizi de sistemin dışına atmış oldunuz. Benim kıçım bundan böyle, sıcak yuvaların yıkılmasından sorumludur. Kocasını zaptedemeyen kadın için tehdit, işte bu sikişgen şeydir. Bu kıçın belasına mutlu yuvalar yıkılır. Farkına varabilseniz aslında; bu kıçın çağırdığı felaket, köleliklerinizi de kutsal yuvanızla birlikte yıkacak, yerle bir edecek. Yıkılan yuvaların dışında el değmemiş özgürlükleriniz var aslında. Yuva dediğiniz kaleye kendinizi hapsettiğinizi ne zaman göreceksiniz?

Bildiğimiz, sıradan bir göt, sizin zaaflarınız sayesinde lüks arabalar, yatlar, katlar alabiliyor. Seçkin semtlerde yaşıyoruz; aynı zaaftan sebep... Götlerimiz, bu kadar pahaya sayenizde değiyor. Onları fiyatlandırdınız. Para ettiler. Peki bizim götler böyle prim yaparken, sizinkinden ne haber? Sadece sıçar durumda: Haberleri dinlediniz.

Sisteminiz sayesinde okulda "özel” öğrencilerden oldum. Herkes beni tanır. Beni değilse bile, götümün hünerlerini mutlaka bilir. Siz tanınmak, siz şöhret için el yordamıyla basamak araştırırken, bağlarından kurtarıp özgürleştirdiğim sıradan bir göt, benim yıldızımı parlatmaya yetiyor.

En iyisi siz, kullanışlı bulmadığınız özgürlüklerinizle beni bir güzel paketleyip, sistemin dışında bir yerlere bırakıverin. Bir başıma kalayım. Özgürleşmiş bir götle nasıl kraliçe olunurmuş görün. Hepiniz kıçımı kutsayacaksınız. Bunun için aranızda yarış başlatacaksınız. Kullanmadan iade ettiğiniz özgürlüklerin paketini, sürprizi kaçmış birer hediye gibi açacağım.

"Bacasız sanayi" diye bir şey var gerçekten

Ben belki kraliçelikten yoruldum. Belki biraz dinlenmek istiyorum artık. Benim şov yaparak gezmemi siz istemiştiniz. Ben ve götüm, bir kraliçe ediyoruz. Ne garip! Götüm olmasa, kraliçe olamayacaktım. Mesela ben hiç bir yere yalnız gidemem. Birileri mutlaka sağlığımdan endişelidir. Coğrafyanın doğusuna doğru gittikçe, ben ve “heval”lerim, T.C. ile hesap görürüz. Bir avukat, hevalim olur. Çünkü benim, T.C. dinlenme tesislerine gönderilmemi istemezler. T.C., bütün hukuk sistemiyle gayrete gelmiş, adıma icra dosyaları açmıştır. Önemli oluşum oradan da belli. Bu kadar çok icra dosyası bulunan kaç kişi tanırsın heval? İcra dosyası söz konusu olduğunda ihtilafların çözümü için hevalin bir yardımı olmaz. Bu noktada meselenin halli de kıçıma düşüyor. Bir kıçın, tek başına bu kadar dosyanın altından kalkabilmesi mümkün değil. Biter Kırşehir’in gülleri biter ama T.C.’nin icra dosyaları bitmez. Dosyaların bir kısmı, doğrudan kıçımla alakalı. Sizin kıçınızın T.C.’de bir dosyası var mı mesela? Merak ediyorum; var mı?

Son zamanlarda bizim kıçı devlet de öğrendi. Hazret esasen bir işletmeymiş de haberimiz yok. Orospu taifesinin, soluklanmak istediğinde T.C.’nin en rantabl işletmelerinden birinin üzerine oturduğunu biliyor muydunuz? Küçük ve orta ölçekli işletmeler ayarından değil, holdingler basamağından vergilendirilmiş bir müesseseden bahsediyoruz. Hangi yollardan gelir elde ettiği kesin olarak bilinen yegane işletme, bizim dibimizdir. Diğerleri için saçma sepet vergiler tahakkuk ettiriliyor. Çünkü nerden gelir elde ettikleri belirsiz. Biz, kıçımızın getirdiği vergi yükünü, son derece mükellef bir şekilde yükleniriz.

Neden sadece biz, kıçımız için vergi ödemek zorundayız? Göstermelik de olsa, sizinkilerden neden bir kuruş vergi alınmıyor? Sebep şu: siz kıçınızı vidanjör olarak kullanıyorsunuz. Üzerine oturmaya yaradığını da keşfettiniz, doğru. Bunun için vergi mi tahakkuk ettirilirmiş? Bizse, kıçımızı durduramıyoruz. Bizden ayrı bir tüzel kişilik kazandılar. Hükmî şahsiyet halinde gezmekteler...

Ganimet – Buse

Yazıyı, orijinal el yazmasından okumak için tıklayın.

Eylem Günlüğü